PAROLA VATAN, İŞARETİ NAMUS

06 Ekim 2003

ABD Basını, Henüz Hayatta İken

(*Cumhuriyet Gazetesi Yazılarından)
O sonbahar (1949) Marsilya'da FKP'nin organı l'Humanite'yi ilk defa görmüş, iki şeye çok şaşmıştım: Gazete, aşkları ve davranışlarıyla nice skandala neden olmuş, ünlü yazar Colette'in; daha önce kim bilir kaç kere yayımlanmış bir romanını ('La Vagabonde') tefrika ediyordu; bu, birincisi! O yıllarda satışı yüksek olmasına rağmen, l'Humanite partinin 'resmiyeti' içinden çıkamayan, bence 'ruhsuz' bir gazete idi; ve -nereden nereye- bana yıllarca izlediğim, CHP organı Ulus'u hatırlatmıştı; bu ikincisi!
'Hortumculuk'neyin'eseri'?
'Ulus'Gâzi'nin, Sıvas'taki İrâde-i Milliye'den sonra; Ankara'da, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin 'nâşir-i efkârı' olarak yayımlattığı, Hâkimiyet-i Milliye'nin devamı idi; devamı diyorum, zira asla 'kendisi'olamadı: Adındaki değişiklik bile, buna kanıttır; ruh ve muhteva aynı olsa idi, yeni adın zaten'Ulus'değil,'Ulusal Egemenlik'olması gerekmez miydi? CHP, 'merkeziyetçi bürokrat','seçkinci ve totaliter'bir örgüte dönüştükçe, benzer örgütlerin yayın organlarındaki hastalık, Ulus'ta da baş gösteriyor; CHP'li'halkına'değil,'örgütüne'güvenen bir politikacıya dönüşüyordu.
XX. yy'ın ilk yarısında, bu totaliter mantık, 'yeni rejimler' in hemen bütün gazetelerine egemen olmuştu: Woelkische Beobachter de böyle idi, Pravda da böyle! Bunlarda ciddiyet, ürkütücü bir tehditkârlıkla karıştırılır; bilimsellik, suçlayıcı bir küstahlığa dönüşür: Hiç unutmam, bir Çek komünistine, parti organları'Rude Pravo'nun, nasıl bir gazete olduğunu, Pravda'ya mı benzediğini sormuştum; meramımı anladı, gülerek dedi ki:''-... sen ne diyorsun? Pravda, Rude Pravo'nun yanında mizah dergisi gibi kalır...''Düşünebiliyor musunuz? Bu tür basın için flaş haber, parti'nin gözünden düşeni harcayan haberdir; parti'yi, dolayısıyla iktidar'ı, halkın çıkarlarını kollayarak eleştiren haberi arama! Nasıl günümüzdeki 'Liberal basın' , flaş diye rakip holdingin yolsuzluklarını, çarşaf çarşaf, yazıyor; kendi marifetlerinden çıt çıkarmıyorsa, öyle! Hem yalnız o mu canım? Acaba neden, onca yakındıkları'hortumculuğun', tam da -o yere göğe koyamadıkları-'liberalliğin'eseri olduğunu, görmezden gelirler?
Oysa eskiden gazeteler böyle miymiş?
O rolü oynayacak çıkar mı?
Tesbit / 4.''... Amerika'nın özel'çirkefi'nde,'beyaz kadın ticareti'özel bir yer tutuyordu. 1909'da George Kibbe Turner, işin içindeki işi, daha o pek uzun başlığında açıklıyor:'Yoksul Kızlar: Belediyesi'nin Katkısıyla, New York'un, Dünya Beyaz Kadın Ticareti'nde Nasıl Geliştiğinin Hikâyesi!'. Dakikasında John D. Rockefeller Jr.'ın da içinde bulunduğu, bir Araştırma Komisyonu teşkil ediliyor; böylece, başka bir röportajın olanca vahşetini ve yırtıcılığını sayıp döktüğü bu sanayicinin; işin içine ahlâk, yardımseverlik, hâmiyet duyguları vs. karıştırılarak, alnındaki leke silinmiş oluyor...''
''... öteki röportaj mı? O, kuşkusuz, o dönemin Watergate'i olmuştur,'çirkef tırmığı'döneminde yayımlanmış, inceleme/araştırmaların, en ünlüsü! İda Tarbell,'Standart Oil'in Hikâyesi'başlığı altında, on sekiz yazı yayımlıyor; ilki 1902 Eylülü'nde, sonuncusu, iki sene sonra! Sözlerini şuraya bağlamış: '... Mr. Rockefeller Jr. amaçlarına, kuvvete ve her türlü hileye başvurarak ulaştı; işin garibi bu yöntemler, onun aşağı görülmesine yol açacağına, gün günden hayranları çoğaldı. Ayrıca bu durum, mantıksız da sayılmaz:'İş hayatındaki başarıları'bir kere kutlamaya başladınız mı, Standart Oil 'deki gibi'başarılı'beyler,'ulusal kahramanlar'a dönüşürler' ...''
''... günümüzde ise, Columbia Journalism Review, Amerikan media'sını sorgularken (Mayıs / Haziran 2001 sayısı), bakar mısınız ne diyor: ''... yaşadığımız dönemde, yeni yağmaların üzerinde araştırma/inceleme yaparken, 1900 'lü yıllarda İda Tarbell 'in oynadığı rolü kim oynayacak? Evet, sorulacak sorudur: Standart Oil, bize iş verip bir güzel kullanan media gruplarının, en önde gideni iken, bunu yapmayı kim göze alabilir?' ...''
İşin içindeki'hile'neymiş?
Ne kadar düşündürücü bir soru? Amerikan Basını'nın yozlaşma panoraması, daha az düşündürücü sayılamaz. Şundan ki -hele şu son on yıl göz önüne alınırsa- 'liberal' Dünya Basını'nın, (Türkiye dahil) yozlaşma panoramasını yansıtıyor. Böylelikle sonunda geldik mi, işin içindeki 'hile' nin ne olduğunu açıklamaya! Yarı şaka yarı ciddi olarak, 'söyleşi'üslubuyla, Türkçeye serbestçe aktardığım, okuyageldiğiniz şu birkaç 'tespit' yok mu; onlar benim araştırmalarımın sonucu değil, Fransız düşünür ve yazarı Serge Halimi'ye ait; onun Le Monde Diplomatique'deki''Quand La Presse Americaine était Vivante / Amerikan Basını Henüz Hayatta İken..''başlıklı yazısında yayımlanmıştı: Ağustos 2003, s. 11...

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home